4 Temmuz 2012 Çarşamba

En çok sen...



Sonra seni gördüm işte. Çıldırmak üzereyken çıldırırcasına aşık oldum. Adına büründü tüm kelimeler. Güzel sıfatı taşıyan bütün nesneleri tamladın, tamamladın kendini içimdeki boşluklara. Ve şunuda bilmeni isterim ki; sevdiğim sıfatı en çok sana yakıştı.

Gitme işte buna dayanamam.



Sana ben yokken yapamazsın demiyorum. Çünkü bunu diyebilecek bir güvencem bile yok. Bulursun birini, geçer gider. Ama sorun şu ki ben başka birini bulup, geçip gitmeni istemiyorum. Hep benimle kal. Çünkü diğer türlü içim çok yanar. Benimle kal ki sana mutluluğun saf ve tatlı halini göstereyim. Aşık edeyim seni kendime. Bağlayayım. Benden başka kimseyi sevme diye… Bencillik mi dersin? Bilmiyorum. Tek bildiğim seni; senin yanında oturan kızlarla bile paylaşamadığım. Hep benimle kal olur mu? Uçurtma bile uçururuz. Pes oynarız. Ben seni yendim diye sevinirken sen orda gülersin halime. Yanımda kal olur mu? Olur da çok bunalırsın felan, zamana ihtiyacın olur. Yalnız kalmak istersin. Benden sana mesaj atmamamı bekleme sakın. Yapamam çünkü beni bir an olsun unutmandan korkarım. Sen benim hikayemin kahramanı, hayatımın anlamı, herşeyim olmuşsun. Gidersen de zaten kafanı kırarım. Ben böyle her şeye alışırım da sensizliğe alışamam yani.

Çok zor.



Hangisi daha zor ?Gerçeği söylemek mi, sevdiğin birinin gözüne baka baka, yoksa ona yalan söylemek mi?Git yerine Kal demek isterken.Ne kadar saklayabileceksin ki gerçeği ? Her gün yürüdüğün yollardan geçeceksin, her gün gördüğün yüzlere bakacaksın.Hayat sıkıştırdıkça sıkıştıracak seni.Sen çığlık atmak isteyeceksin, o normale dönmek. Sen gitti diye üzüleceksin, diğeri git dedin diye.Üstüne gelecek herkes.Bir yere atmak isteyeceksin kendini.Bir yere.Neresi olursa.Yine de bir tek sen bileceksin.Kalmak gitmekten daha zor. Hele de giden bir yerlerden seni izliyorsa.

3 Temmuz 2012 Salı

İyi geceler.


Gerizekalı seviyorum seni.



Sabah gözlerimde yaşlarla uyandım. Biraz düşündükten sonra anladım yaşların sebebini. Seni görmüştüm rüyamda.

Benim doğum günümdü ve kapımı açtığımda karşımdaydın. Sadece gülümsüyordun. Sarıldım sana ve o anda beni çok özlediğini söyledin, beni sevmekten asla vazgeçmediğini söyledin. Elimden tuttun ve beni karanlık, hiçbir eşya olmayan bir odaya götürdün. Nedenini anlayamadım. Sonra gözlerime baktın ve “bize gerekli olan sadece biziz” dedin. “Ne bir insan, ne bir ışık, ne bir eşya.. Hiçbir şey lazım değil bana” dedin. O gece sadece bir battaniyeyle orada kaldık, birbirimize sarıldık, yıldızları saydık ve sonunda uyuyakaldık.

Rüyamda uyuyakalmamızla gerçekte uyanmam bir oldu. Gözlerimde yaşlar vardı. Ben unutmaya çalışsam da unutturmuyor bazı şeyler insana işte. Gerçekte bunları yaşamayı umarken rüyamda gerçekleştirdik bu hayallerimizi. Bugün nasıl geçecek bilmiyorum her an aklımda o rüyayla. Umarım canım çok yanmaz. Umarım.

Aşk nedir?



Aşk nedir?

-Kokusunu içine çektiğinde nefes almayı sevmek.

-Gördüğün herkesi o sanmak.


-Gözlerine baktığında kendini bulmak.

Özlemek...



İnsan birini çok sevdiğinde, bir süre sonra hiçbir şeye tepki veremiyor. Oturuyor bir cam kenarına ve öylece izliyor etrafı. Boş boş bakıyor. Zaman akıyor ve hala boş gözlerle süzüyor etrafı. Sonra kendine geliyor, saatlerini harcadığının farkına varıyor. Ama o camın kenarından hiç kalkmayı hiç istemiyor. Çünkü insan; özlüyor. Çok özlüyor. Tahmin edebileceğinden de daha fazla.